
Zihinsel Yük
Sürekli kafanızda bir yapılacaklar listesiyle mi geziyorsunuz?
Kitap tahlili grubumuzla “Zamanın Kıymeti” adlı bir kitap okuduk. Eski dönem İslam alimlerinin hayatlarını ne kadar verimli geçirdikleriyle alakalı bir kitap bu. Sürekli okuyup yazdıklarını, öyle ki ellerinde kitapla yürürken bir çukura düşüp öldüklerini ya da bir hayvan tarafından ezildiklerini, tuvalete girdiklerinde birilerinden kendilerine kapıdan beri okumalar yapmasını istediklerini, yemeyi içmeyi unuttuklarını… okuduk. Okurken biraz da kıskançlıktan olsa gerek öfkelendiğimi hissettim. Evet, alimler, başımızın üstünde yerleri var fakat bu insanlar besbelli gündelik hayatın zorunluluklarıyla uğraşmama lüksüne sahipmiş. Yemekleri onlara pişirilmiş, alışverişleri yapılmış, sökükleri dikilmiş, çamaşırları yıkanmış… Zaten kitabın sonlarına doğru yazar, Muhammed Râgıb et-Tabbâh’tan şöyle bir alıntı yapıyor: “İlim üç şeye muhtaçtır: Karun’un malına, Nuh’un ömrüne, Eyyub’un sabrına.” Bu alıntıyı gördüm de biraz rahatladım; ilim de sınıfsaldır diyebilir miyiz? (Kendime bahane mi arıyorum acaba?)
Ve bu vesileyle zihinsel yük kavramından bahsetmek istiyorum. Çünkü fiziki olarak da yoran, hayatı eziyet haline getiren, dikkatimize ipotek koyan, öğrenme iştahımızı azaltan bir şey şu zihinsel yük. Sabah uyandıktan sonra perdeleri açıyorsunuz (iç sesler: şu perdeleri yıkama zamanı geldi ama tülleri ve güneşlikleri ayrı yıkamalı, gündüz karanlıkta oturmayalım, tülleri akşam yıkamak daha mantıklı). Çayı demliyorsunuz (iç sesler: çay az kalmış, alışveriş listesine eklemeyi unutmayayım. En yakın alışverişi ne zaman yapabiliriz? Başka neler eksik? Listeye ekleyeyim. Akşama ne yapacağım? Eğer alışverişi bugün yapacaksak akşam yemeğini de ona göre planlayayım, yarın yapacaksak evdeki malzemelerden ne çıkar? Makina doldu mu, çalıştırmalı mıyım? Daha dolmamış ama kahve bardağı da kalmamış, kahvaltıdan sonra çalıştırsam, kahveye kadar yıkanmış olur.). Dolaptan peyniri çıkartıyorsunuz (iç sesler: çocukların beslenmesine ne koyayım? Dün patates kızartmıştım bugün de kızartma yapmayayım. Yumurta haşlasam, onu da yemiyorlar, dokunmadan geri getiriyorlar sonra küfleniyor. Çantalarını en son ne zaman kontrol ettim? Doldurmuşlardır yine çeri çöpü. Ufaklığın doğum gününe de az kaldı, ona ne hediye alsak ki? Şimdi büyük de kıskanmasın ona da bir şeyler almak gerekir.)…
Hayatımızı (ve sıklıkla etrafımızdakilerin de hayatını) düzenlerken harcadığımız zihinsel ve duygusal efora zihinsel yük diyoruz. Bu karşımıza sıklıkla ev işleri ve çocuk bakımı şeklinde çıkıyor. Bitmek bilmeyen ve zihnimizde güncelleyip durduğumuz devasa bir yapılacaklar listesi var. Biz onu bitiremeden o bizi bitiriyor. Sırf çayı koyarken zihninizde kar topu gibi büyüyen şu düşünce silsilesine bakın ki büyük resmin küçük bir kısmı bu. Böyle bir zihinle huzur içinde kahvaltı yapılabilir mi? Sırf çay koyarken bunları düşünen kişi, kahvaltıya oturana kadar neler düşünür. Belki bir alışveriş listesi hazırlamak büyük bir işmiş gibi gelmeyebilir ama bunun gibi yüzlerce ve binlerce “küçük” işin biriktiğini ve bu işlerin görünmez olduğunu düşündüğünüzde “akşama ne yiyeceğiz” sorusunun insanı çileden çıkartabileceğini kabul edersiniz.
Bu zihinle bir kitabın başına oturmayı hayal edin. Bu zihinle spor yapmayı. Bu zihinle “huzur içinde” bir resim çizmeyi.
Tahmin edebileceğiniz üzere çağımızda bu zihinsel yük, kadınların omuzlarında. Hiçbir erkek zihinsel yükü yüklenmiyor demiyorum ama araştırmalar, ev işlerinde görev dağılımı olsa dahi zihinsel yükün büyük ölçüde kadınlar tarafından üstlenildiğini söylüyor. Konu o perdeyi yıkamanın fiziksel kısmı değil. Yoksa kornişten çıkarıp makineye atmakta pek de bir zorluk yok. Asıl yoran kısmı onun takibini yapmak, diğer maddeler arasında öncelik sıralaması ve zamanlama planlaması yapmak. Yani proje yöneticisi olmak. Kadınlar üstüne bir de projede yürütücü görevi alıyor. Bu konu hakkında gözümü açan şu karikatür olmuştu.
Sorun tespiti yaptık fakat çözüm nerede?
- İş dağılımı yaparken yüküyle birlikte dağıtmak. Örneğin eğer eşinizle yaşıyorsanız, eşiniz çöp atma görevini aldıysa çöpleri doldukça sizin söylemenizi beklemeden ağızlarını bağlayıp atması, dibi kirlendiyse temizlemesi, yeni poşet yerleştirmesi ve çöp poşeti bittiğinde bunu takip etmesi, yani çöple birlikte gelen tüm işleri de alması.
- Önceliklendirme yapmak ve yüksek standartları hafifletmek. Sıklıkla mükemmeliyetçilik, zihinsel yükümüzü artırıyor. Bazen bazı işlerin eksikliğini kabullenmek gerekiyor. Pencerelerinizi üç ayda bir temizlemeyin, yılda iki kere temizleyin mesela (bence ona da gerek yok ama neyysee).
- Otomatikleştirebileceğiniz her şeyi otomatikleştirmek. Haftalık yemek listesini yapay zekaya yaptırmak olsun, ev işleri döngüsünü telefon uygulamalarıyla takip etmek olsun, kedinin aşı zamanı geldiğinde veterinerin mesaj atması olsun, zihnimiz dışında bir yerlere emanet edebildiğimiz yükleri emanet edelim.