Kişisel Gelişimle Robot Süpürgenin Ortak Noktaları
Popüler kültürün bir parçası olmak yerine kendi irademizle gelişmeyi konuşalım
Geçen anneannemle telefonda konuşuyorduk. Bana vaktini iyi değerlendiremediğinden yakındı. “Bana günlük bir plan yapalım, mesela örgü örme saati, kuran okuma saati vesaire olsun” dedi. Şöyle bir duraksadım. Bu “hayatını düzene koyma” arzusu demek ki yaşla alakalı değil ve anneannem yetmişli yaşların sonunda hâlâ bunu dert ediyorsa eyvah ki eyvah, biz hiçbir zaman heh tamam işte şimdi oldu diyemeyecek miyiz? Diyebilmeli miyiz? Bilmiyorum. Ama anneannemle bu konuşmamız bana bir fikir verdi.
Neyi neden istemeliyiz meselesinin bizim için netleşmesinin ne kadar önemli olduğunu tekrar tekrar söyleyeceğim. Çünkü neyi neden istediğimizi bilmediğimizde oraya harcadığımız emeği sürdüremiyoruz. Açık ve net. Enerjimiz sınırlı bir kaynak, irademiz sınırlı bir kaynak. Bunları idareli kullanmalıyız. Ayağımızı yorganımıza göre uzatmalıyız. Bu “kendini geliştirme endüstrisi” de tıpkı reklam endüstrisi gibi. Bir gün bakıyoruz ki herkes robot süpürge reklamı yapıyor, mükemmel icat, muhakkak almalıyım, ikinci gün airfryer, harika bunu da alayım, sonra dikey süpürge, bunu da bunu da, hava temizleme aleti, bu da tamam, cam silme robotu… Bunları almamalıyız ya da almalıyız noktasında değilim. Bu aletlerin hayatımıza girme hızına ve şekline bakın. Bayram gezmelerinde, aile oturmalarında, arkadaş çevrelerimizde bunları konuşuyoruz. Ağızdan ağıza yayılıyor, her yerde karşımıza çıkıyor, indirimler, kampanyalar düzenleniyor… Bir noktadan sonra biz de bu alete “ihtiyaç” duyuyoruz. Ama gerçekten böyle bir ihtiyacımız var mıydı, ne kadarı bizim irademizle verdiğimiz bir karar, ne kadarı etrafımızdan duyarak kendimize mal ettiğimiz bir “ihtiyaç”. Kendini geliştirme endüstrisi dediğim de bu. “Doğayla bağını kuvvetlendir”, “spor yap”, “temiz beslen”, “kendi bitkilerini yetiştir”, “yoga yap”… Bilmiyorum sadece benim ana sayfam ve keşfetim mi böyle, sizde de durumlar benzer mi ama bunun gibi jenerik yüzlerce içerik görüyorum. Ve bir noktadan sonra ya acaba benim beynim mi yıkandı gibi bir yere varıyorum. Ben neyi neden istiyorum? Bu benim ihtiyacım mı yoksa bana ihtiyaç diye sunulan bir şey mi?

Yukarıda bahsettiğim jenerik içeriklere bir örnek. Çeviri: Hedeflerinize Ulaşmak İçin 6 Günlük Alışkanlık
- Erken Uyanın
- Sabah Rutini Oluşturun
- "Hedef" Rutini Oluşturun
- Dikkat Dağıtıcıları Asgariye İndirin
- Günlük Ufak Hedefler Koyun
- Günlük Yazın, Gelişiminizi Takip Edin
Yankı odası (echo chamber) diye bir kavram var, sosyal medya için kullanılır, bir nevi körler sağırlar birbirini ağırlar meselesi. Kendi düşüncelerimizi pekiştiren seslerle dolu kapalı bir odadayız çünkü algoritmalar, takip ettiğimiz insanlar zaten bizim onayladığımız ve bize yakın kişiler. Onlar “a” diyor, biz de “aa evet” diyoruz, onlar da “aaaa evet” diyor… Hem onaylayan hem onaylanan bir noktada birbirimizi tekrar ediyoruz. Ve bu tekrarlar bizim için gerçeğin kendisi haline geliyor.
Mesela, sosyal medyada spor yapmanın faydalarını savunan hesapları takip ediyorsunuz. Bir süre sonra algoritma size daha fazla spor içerikli öneri sunmaya başlıyor: sabah koşusuna çıkan insanlar, sağlıklı tarifler, sporun psikolojik faydalarını anlatan uzmanlar (öhöm öhöm)... Derken bu içeriklerin hepsini doğrular nitelikteki yorumları okuyorsunuz: “Spor hayatımı değiştirdi, daha mutlu ve enerjik hissediyorum…” Bir süre sonra spor yapmanın önemine, handiyse bir zorunluluk olduğuna kani oluyorsunuz. Ancak durup kendinize şu soruyu sormuyorsunuz: “Ben gerçekten spor yapmak istiyor muyum, yoksa çevremdeki bu sürekli tekrarlar yüzünden yapmam gerektiğini mi düşünüyorum?” Bu, yankı odasının nasıl işlediğinin basit bir örneği. Bir fikir sürekli tekrarlandığında bir noktada bu fikir bize sorgulanamaz bir gerçekmiş gibi gelir. Bu döngüden çıkmak için ara sıra durup, bu düşüncenin bize mi ait olduğunu yoksa çevremizin bize dayattığını mı sorgulamamız gerekir.
Bilmiyorum burayı sorgulayarak iyi mi ediyoruz, çünkü bu yankı odaları bir yandan da çok konforlu. Neden hayatıma sporu katmak üzerine didik didik düşünmem gereksin. İşte herkes çok önemli olduğunu söylüyor, demek ki önemli. Ama asi ruhum tekrar tekrar karşıma çıkan mevzularda şöyle bir duraksıyor. Neyi neden yapmak istediğimi bilme ihtiyacı duyuyorum. Bu, paramı idareli harcamak gibi “robot süpürgeye gerçekten ihtiyacım var mı yoksa hakim söylemin tuzağına mı düşüyorum?”, çünkü dedim ya enerjimiz de kısıtlı bir kaynak ve idareli kullanmamız gerekiyor. Okuma listeme aldığım ve okumak için sabırsızlandığım bir kitap var, Mutlu Yurttaş İmalatı, arka kapak yazısından anladığıma göre “kendini geliştirme endüstrisi”nin bir kontrol mekanizması olduğu tezi üzerine yazılmış. Kitap, sosyal medyada karşıma çıkan şu alıntı üzerine radarıma girdi.


Sürekli bir yerlerden kendini geliştirme mesajının çıkmasının arkasında daha farklı sebepler mi var? Ve biz içinde bulunduğumuz yankı odasında birbirimize kendimizi geliştirmenin ne kadar iyi bir şey olduğunu söyler dururken hakim söylemin ekmeğine yağ mı sürüyoruz?
Anneannemin hayatını düzene koyma arzusu bana şu soruyu sordurdu: Neyi neden istediğimizi netleştirmek için gelecekten şu ana bakmak bize nasıl bir perspektif kazandırır? Belki de tüm bu hedef koyma ve kendini geliştirme çabalarının hakikiliğini anlamanın yolu, gelecekteki benliğimizin bugünkü halimize neler söyleyeceğini hayal etmekten geçiyordur. Buradan yola çıkarak bir deneme yapmaya karar verdim. Belki siz de denemek istersiniz. Yetmiş seksen yaşlarından şu anki halime bir mektup yazacağım. Geleceğe mektup yazmanın tam tersi. Hiç pişmanlık yaşamadığım, hayatımı istediğim doğrultuda yaşadığım bir senaryoda, yaşlı halim şimdiki halime neler anlatacak? Hangi noktaların benim için hakiki manada önemli olduğunu, hangi noktaları sağdan soldan kendime mal ettiğimi söyleyecek? Nasıl bir hayat yaşadım? Nasıl ilişkiler kurdum? Hayatımda nelere daha fazla yer verdim, nelerin yükünü azalttım? Yaptığım nelerden gurur duyuyorum, hangi yollarda daha cesur olmamı isterdim? Hâlâ neler yapıyorum? Günlerimi nasıl geçiriyorum? Burada saklı bir cevher olduğunu hissediyorum. Neyi neden yapıyorum sorusunun cevabını buradan keşfedebileceğimize inanıyorum. Siz de denemek ister misiniz? Denerseniz deneyimlerinizi bu maile cevap yazarak benimle paylaşabilirsiniz.
Bu hafta biraz asiyiz, her gördüğümüz trene atlamıyoruz, bolca sorguluyoruz çünkü enerjimiz kıymetli. Bu enerjiyi hayırlı işlere kullanabilmemiz dileğiyle. Haftaya görüşürüz.