Gelişim Zihniyeti
Gelişim zihniyeti sabit zihniyete karşı
Merhaba sevgili okurlar. Bugün size oldukça basit ama bir o kadar da faydalı bir konudan bahsedeceğim. Bu meseleyi öğrendikten sonra benim kendime ve başkalarına karşı bakış açım oldukça değişti. Umarım bugün öğrendikleriniz sizin için de olumlu değişimlere vesile olur. Konumuz zihniyet. Yabancıların dediği şekliyle “mindset”. Zihniyetten kasıt hayattaki başarılarımıza ve başarısızlıklarımıza nasıl bir pencereden baktığımız. Hepimizin başarısızlıklara tepkisi farklı farklı. Ama bu gibi durumlara bakış açımız genel olarak ikiye ayrılıyor. Bir başarı ya da başarısızlık durumunda bu durumun sebebini sahip olduğumuz özelliklere atfediyorsak bu sabit zihniyete sahip olduğumuzu gösterir ki genellikle sabit zihniyetli olmaya eğilimliyizdir. Mesela bir sınavdan düşük not aldığımızda “ben salağın tekiyim, pek zeki değilim belli ki, zeki olsaydım daha az çalışarak da yapabilirdim” gibi düşüncelere sahip olabiliriz. Üstelik zekâ gibi bir meziyetin kişinin yaşamında değişmez bir seviyede seyrettiğini düşünmek de sabit zihniyetin bir uzantısı. Biri ya zekidir ya değildir. Biri ya yeteneklidir ya da değildir. Zekâ ya da yetenek uğraşılarak geliştirilebilen özellikler olamaz. Uğraşması gerekiyorsa zaten o kişiye zeki ya da yetenekli denemez. Buradaki genel deseni görebildiniz değil mi? Bir de gelişim zihniyetine sahip insanlar vardır. Bu insanlar zekânın ya da yeteneğin doğuştan gelen ve hep aynı kalan özellikler olduğunu düşünmezler. Aksine antrenmanla kas güçlendirmek misali uğraşarak daha zeki ya da daha yetenekli olabileceklerine inanırlar. Az önceki örneğimizde sınavdan düşük not alan bir öğrenci eğer gelişim zihniyetine sahipse yaptığı hataları öğrenip tekrarlamamayı isteyebilir, bir sonraki sınava daha çok çalışması gerektiğini düşünebilir. Zekâsına suç bulmak yerine daha çok çabalaması gerektiğini düşünür böylece yıkıcı olmak yerine yapıcı olur. Ve muhtemelen bir sonraki sınavda da daha başarılı olur.
Araştırmalar gösteriyor ki gelişim zihniyetine sahip olan insanlar sabit zihniyetlilere göre hem okul hayatında hem iş hayatında daha başarılı. Aslında oldukça basit değil mi? Gelişebileceğine inanırsan gelişebilirsin. Aynı kalacağına inanırsan aynı kalırsın -ya da dibe çakılırsın-.
Peki bu zihniyetlerimizi oluşturan etkenler neler? Aslında ta çocukluğumuzda ediniyoruz bu zihniyetleri. Büyüklerimizden, akranlarımızdan gelen övgüler hangi tür zihniyeti sahipleneceğimizi belirliyor. Eğer başarılarımız için özelliklerimiz övüldüyse sabit zihniyetli, takdir edilen çabamızsa gelişim zihniyetli oluyoruz. Mesela okumayı öğrendiğimizde anne babamız ya da öğretmenimiz “aferin ne kadar zekisin” dediğinde aslında ister istemez şöyle düşünüyoruz: “insanlar zekidir ya da değildir.” Gelen bu övgüye layık kalabilmek için her türlü başarısızlıktan da deli gibi korkmaya başlıyoruz. O yüzden başarısız olma ihtimalimiz olan durumlardan kaçıyoruz ki “zeki” olduğumuzu düşünmeye devam edelim. Bu da gerçek potansiyelimizi kullanmaya çalışmadan etliye sütlüye dokunmadan yaşamak anlamına geliyor. Gelişim söz konusu olmuyor.
Eğer ki aldığımız övgüler özelliklere değil de sürece yönelikse, mesela “aferin ne kadar sıkı çalışmışsın” deniyorsa bu sefer gelişim zihniyetine sahip olabiliyoruz. Böylece öne çıkan çabamız oluyor, tek başına sonuç o kadar da önemli değil. Bu da başarısızlıklar karşısında hemen yılmamayı, başarısız olma riskinden korkmamayı sağlıyor. Ve elbette daha çok çaba göstermek için bize bir pekiştirme sağlıyor. Böyle bir insanın kendi potansiyelini gerçekleştirme ihtimali artıyor.
Peki zihniyet dediğimiz değişir mi? Güzel haber: değişir. Başlarda biraz zor gelebilir ama süreç odaklı bakmaya çalışarak hayatınızda ciddi değişiklikler sağlayabilirsiniz. Önemli olan yolda olmak. Önemli olan çabalamak. Önemli olan ders almak. Başarısızlıklarınızda kendinize çatmadan önce süreci inceleyin. Az mı çabaladınız? Yanlış yöntemlerle mi yola çıktınız? Geliştirmeniz gereken noktalar neler?
Etrafımızdakileri överken de sabit zihniyetlerini pekiştirecek şekilde değil, onları gelişim zihniyetine yönlendirecek şekilde övelim. Çabalarını, uğraşlarını, eforlarını takdir edelim. Özellikle çocuklara zekisin filan demeyelim. Yapılan çalışmalarda zekisin diye övülen çocukların bu zeki sıfatından ayrı düşmemek uğruna kopya çektikleri görülmüş. Bir çocuğa zeki olduğunu söyleyerek aslında ona taşıması güç bir yük yüklüyoruz.
Bu alanda yapılan çalışmaların öncüsü Carol Dweck. 10 dakikalık Ted konuşmasını şu linkten izleyebilirsiniz. Konuşmasında bu yazdıklarıma ek olarak yaptığı bazı çalışmalarından da bahsediyor. Faydalanacağınızı düşünüyorum.